İnsanın yazma aşkı neden sürekli olarak bir med-cezir konsepti ile devamlılık gösterir ki? Aklıma gelen onlarca şey var yazıp dökmek için deli olduğum, ama yazamıyorum... İşte bu da böyle bir isyanımdır =)
12 Şubat 2010 Cuma
5 Şubat 2010 Cuma
Uzun Bir Günün Anatomisi
Bu sabah yine gedikli sevgilimle uyandım; yeni, taptaze bir güne. Migrenimle. Son zamanlarda, daha doğrusu son aylarda daha sık ziyaretime gelir oldu, neden bilmem? Keyfe keder harekleri var, canı isterse akşam saatlerinde bir nabzımı yokluyor, bazen de keyfine göre sabahları, iflah olmaz bir sevgili gibi beni şefkatle uyandırıyor. Kabul etmeliyim bu sevgi tek taraflı; benim onu özlediğim, eksikliğini hissettiğim ise pek söylenemez açıkcası. Kendi kendine takılıyor mutlu mesut. Ama işte herşey bu kadar basit değil ne yazık ki.
Kendisi pür neş' e eğlenirken, bana da günümü ve hayatımı zehir ediyor. Herkes farkında bu yılışık ve bıkmak bilmeyen illete karşı hislerimin, fakat kimsenin elinden de birşey gelmiyor. Bu gün de işte o iğrenç günlerden birisiydi benim için. Şimdi nispeten uykusu gelmiş olmalı ki beni rahatsız etmiyor, ama dedim ya nispeten. Şekerlemesine dalmış durumda, arada sırada horlamayı ihmal etmiyor ama, bak ben buradayım gittim sanma dercesine.
Kendisi pür neş' e eğlenirken, bana da günümü ve hayatımı zehir ediyor. Herkes farkında bu yılışık ve bıkmak bilmeyen illete karşı hislerimin, fakat kimsenin elinden de birşey gelmiyor. Bu gün de işte o iğrenç günlerden birisiydi benim için. Şimdi nispeten uykusu gelmiş olmalı ki beni rahatsız etmiyor, ama dedim ya nispeten. Şekerlemesine dalmış durumda, arada sırada horlamayı ihmal etmiyor ama, bak ben buradayım gittim sanma dercesine.
Unutmak ne mümkün zaten. Etrafımdaki öldüresiye aydınlık ve ışık cümbüşü her daim hissettiriyor hala yanımda olduğunu. Ya sesler seslere ne demeli sanki uluslararası bir bando takımıyla çalıştım tüm gün. Trompeti, davulu, mızıkası hepsi karşı masamda oturuyorlardı sanki. Ama allahtan gediklim şekerlemeye başlayınca onların da üzerine bir ağırlık çöktü sanki sesleri şimdi mırıltı gibi geliyor.
Yani anlayacağın şimdilik huzuru buldum gibi, bir de evime gidebilsem...
2 Şubat 2010 Salı
Do you have a dispute with?
i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate my job! i hate...
1 Şubat 2010 Pazartesi
Ara Kafe
bunca senedir neden bir defa bile gitmediğime de anlam veremediğim, yemek yemek için oturduğunuz masaların bir anda Ara Güler fotoğraf sergisinde dönüştüğü güzel, sıcak bir mekanmış burası. samimi ve içten personeli ile de gayet hoş etkiler bırakmayı biliyorlar gelenlerin üzerinde, üstelik müptelası iseniz bir çok ünlü ile de karşılaşma şansınız var. uzun bir süre fotoğraflara bakmaktan yemeğime ve ortama konsantre olamadığımı anımsıyorum hatta utanarak söylüyorum ki tertemiz tutmayı başardığım kendi servisimi dayanamadım ve çıkarken alıp götürdüm. bir de baileys soslu browni mutlaka denenmeli. çökertme kebabı da favoriymiş, bir sonraki seferde de onu deneyeceğim :)
Bronx Pi ve Redd
Sayısını unutacak kadar çok izlemişimdir Redd' i sahnede. Fakat hâlâ asla unutmadığım ve eminim de asla unutamayacağım 2005 Rock'N Live Özdere konseridir. Yalnız şimdi işler değişti ve bu unutulmazlar arasına bir de 30 Ocak 2010 Bronx Pi konseri eklendi. Aslında daha kapıdaki kalabalığı gördüğümde anlamalydım gecenin unutulmazlar arasında yerini alacağını lakin o esnada henüz içeri hâlâ giremiyor olmaktan kaynaklanan mini bir stress yaşadım amabir yandan da bu kadar kalabalık olması hoşuma da gitmiyor değildi hani. Nihayet yukarı çıkıp da her saniye artan muazzam kalabalığı bir anda karşımda bulunca bende jeton düştü, çok güzel vakit geçirecektik; öyle de oldu. En son bayramda Ghetto' da 21' in Hikayesi için gitmiştim onları dinlemeye ve bir kez daha mest olup çıkmıştım, fakat bu defa seyircinin coşkusu gerçekten görülmeye değerdi. Bir saniye sektirmeden Doğan ile birlikte söyledi herkes, bilen bilmeyen dahil oldu bu coşkuya, hele Redd' in bundan aldığı keyifi görmek çok çok daha güzeldi. "Nefes Bile Almadan" diye bağırırken yüzlerce insan hep bir ağızdan, bütün tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Tarif edilemez bir mutluluk, keyif ve gururla doldu içim. 2,5 saate yakın süren bu harikulade şovdan sonra da kendimi 1 aylık nadasa bırakmaya hazır hale geldim. Zira daha önümüzde 27 Şubat Resimli konseri var. bu bir aylık süreçte hissettiklerimle beslenmeliyim, Seviyorum ben bu adamları :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)