3 Haziran 2010 Perşembe

Nazım Hikmet

Nazım Hikmet ile tanışmam ortaokul 1. sınıfa gittiğim 1990 yılında başladı. Evde kıyıda köşede kurtarılmış birkaç kitabı vardı ama o zamana kadar elime almamıştım hiç. Günlerden bir gün edebiyat öğretmenimiz İnci Gence herkes bir şiir hazırlayıp gelsin okutacağım ve tartışacağız sınıfta dedi.
Eve gider gitmez kütüphanedeki kitapları kurcalamaya başladım; derken, hardal sarısı bir kitap dikkatimi çekti üzerinde kırmızı harflerle "Nazım Hikmet" yazıyordu. Başladım sayfaları çevirmeye ve aynı sırada o eski sararmış sayfaların kokusunu ciğerlerime dolduruyordum keyifle. Çok severim eski kitap kokusunu. Sanırım sahaflık tutkum da bundan kaynaklanıyor. Neyse bütün o şiirlerin arasından neden olduğunu bu gün bile hâlâ daha çözemediğim bir dürtü ile "Ceviz Ağacı" nın sayfasına gelince durdum. Okudum, durdum... Bir daha okudum. Anneme gidip; bu şiiri ders için hazırlayacağımı söyledim. İşte o gün anlattı annem bana Nazım Hikmet' in hikayesini. O gün hayata farklı bir pencereden bakacağım diğer günlerin ilk günüymüş meğer. Artık yasaklı değildi ya Nazım, büyük bir heves ve sevgiyle hazırlandım derse.

Sınıfta okuma sırası bana gelince "tahtaya kalkıp" elimdeki kağıdı öğretmene gösterdim. Bana baktı, kağıdımı aldı ve
- Sen geç yerine ben geliyorum hemen. dedi ve sınıftan çıktı.
5 dakika sonra geldiğinde beni yeniden tahtaya çağırdı ve tamam "okuyabilirmişsin" dedi.

O günü hayatım boyunca unutabileceğimi zannetmiyorum.

Şimdi 3 Haziran 1963'te aramızdan ayrılan Nazım Hikmet' i bir kez daha yad etmek için çok sevdiğim bir başka şiirini paylaşmak istedim.


GALİP USTA

Haydarpaşa garında
1941 baharında
saat on beş.
Merdivenlerin üstünde güneş
yorgunluk ve telâş
Bir adam
merdivenlerde duruyor
bir şeyler düşünerek.
Zayıf.
Korkak.
Burnu sivri ve uzun
yanaklarının üstü çopur.
Merdivenlerdeki adam
-Galip Usta-
tuhaf şeyler düşünmekle
meşhurdur:
"Kâat helvası yesem her gün" diye düşündü
5 yaşında.
"Mektebe gitsem" diye düşündü
10 yaşında.
"Babamın bıçakçı dükkânından
Akşam ezanından önce çıksam" diye düşündü
11 yaşında.
"Sarı iskarpinlerim olsa
kızlar bana baksalar" diye düşündü
15 yaşında.
"Babam neden kapattı dükkânını?"
Ve fabrika benzemiyor babamın dükkânına"
diye düşündü
16 yaşında.
"Gündeliğim artar mı?" diye düşündü
20 yaşında.
"Babam ellisinde öldü,
ben de böyle tez mi öleceğim?"
diye düşündü
21 yaşındayken.
"İşsiz kalırsam" diye düşündü
22 yaşında.
"İşsiz kalırsam" diye düşündü
23 yaşında.
"İşsiz kalırsam" diye düşündü
24 yaşında.
Ve zaman zaman işsiz kalarak
"İşsiz kalırsam" diye düşündü
50 yaşına kadar.
51 yaşında "İhtiyarladım" dedi,
"babamdan bir yıl fazla yaşadım."
Şimdi 52 yaşındadır.
İşsizdir.
Şimdi merdivenlerde durup
kaptırmış kafasını
düşüncelerin en tuhafına:
"Kaç yaşında öleceğim?
Ölürken üzerimde yorganım olacak mı?"
diye düşünüyor.

Burnu sivri ve uzun.
Yanaklarının üstü çopur.

Denizde balık kokusuyla
Döşemelerde tahtakurularıyla gelir
Haydarpaşa garında bahar
Sepetler ve heybeler
merdivenlerden inip
merdivenlerden çıkıp
merdivenlerde duruyorlar.

Nâzım HİKMET

Memleketimden İnsan Manzaraları

Hiç yorum yok: