30 Ağustos 2012 Perşembe

Perfect Sense

Yönetmen, David Mackenzie.
Oyuncular; Eva Green & Ewan McGregor.

Filmin ismini "Yeryüzündeki Son Aşk" olarak Türkçeleştirip, sinema salonları dolup taşsın biz de cebimizi "aşk" tan yana dolduralım zihniyetini taşıyan aklıevvel kim henüz bilmiyorum; fakat ağız dolusu küfrü hak ediyor doğrusu. Felaket temalı bir filme de ancak böyle bir isim verilebilirdi gerçekten. Neye çok uzattım bu kısmı, geçiyorum...

İnsanoğlunun yaşadığı değişimler hatta belki evrimler karşısında ilk tepkisi ve sonrasındaki kabullenişler üzerine bir psikolojik dram ve kaos ortamında geçiyor film.

Somut ve fizikel gerçeklikleri maddesel bir biçimde bilmemizi ve algılamamızı sağlayan güçler birer birer elimizden alınsaydı ne yapardık sorusunu sorduran; bir adım sonrasını merak edip başından kalkmadan izleyebileceğiniz bir film olduğunu düşünüyorum.

Uzun zamandır bu kadar değişik bir film izlediğimi de anımsamıyorum.

Sizce mükemmel his hangisidir? Seçim yapabilir misiniz?

Karar vermek oldukça zor...

İyi seyirler.







28 Ağustos 2012 Salı

Away We Go

Uzun zamandır buraya bir film hakkında tavsiye yazmadım, belki bir çok sayfama yazdım ama buraya değil.  Fakat şimdi tam sırası;

Aile kavramı, aidiyet duygusu ve sevgi üzerine; sade, sıcak kesinlikle de çok çabuk avucuna alan bir yol hikayesi. Yönetmen Sam Mendes, müzikler Alexi Murdoch ve müzikler kesinlikle harika. İçi boşaltılmamış sevgi sözcükleri duycağınız da garanti. :)

Hâlâ izlemediyseniz vakit kaybetmeden izleyin derim.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Bir anda...

... evet bir anda sonbaharın hüzünlü havasını özledim, gördüğüm kahve çekirdekleriyle birlikte.

Kendimi; çok da kalın olmayan, ince bir boğazlı kazak, botlarım ve deri montumun içinde; bacaklarımı karnıma çekmiş, sıcak kahvemle bir pencere kenarında buluverdim aniden.

Henüz dakikalar önce atıştırıp geçmiş ilk sonbahar yağmurunun; ardından, pencerede bıraktığı damlaların arasından, yerde sararmış, sakin ve elbette ıslak duran meşe ve çınar yapraklarını izliyorum teker teker ve tekrar tekrar. Yağmur o kadar kısa sürmüş ki, ıslanmakla ıslanmamak arasında bir noktada kalakalmışlar. Hani; kalkıp baksam, dokunsam, o çıtır çıtır seslerini duyup, huzuru bulacağıma o denli eminim.

Tüm bunlar birer illüzyon malum. Hepsi, duvardaki klima ile masamın üzerinde duran minik vantilatörün, kahve çekirdeklerinin fotoğrafı ile işbirliği yapıp bana oynadıkları küçük oyun sadece.